22 Haziran 2012 Cuma

İbramla Bir Gününüzün Ağzına Nasıl Sıçılır?

İbram kimdir nedir diye sorarsanız, ki sormasanız da söyleyeceğim. Ortaokuldan herhangi bir arkadaşım. Yalan söyleyecek halim yok, biraz salaktır kendisi.
Neyse, biz geçen sene buluştuk yaz aylarında. Temmuz falandı galiba. Kipa'ya gittik. Oyunlar var ya, hani arabanın içine oturuyorsun, karşıdaki ekranda araba oyunu oluyor. Sen direksiyonu çeviriyorsun, araba ona göre hareket ediyor falan. 2 kişilikmiş bu oyun. İkimiz geçtik oturduk, başladık oynamaya. Ama hıyar önceden oynamış mıdır nedir yendi beni. Benim araba sürekli yoldan sapıyor diyemicem çünkü yola hiç girmedi. Öyle rezil bir şekilde başım önümde, gözlerim yaşlı söyle buldun muuuu aradığın aşkı söyle yoğusa yalnız mısın sen yine benim gibi boynu bükük gözü yaşlı tek başınaaağ -bu şarkıya bayılan(!) ablama selam ossun- şarkısını söyleyerekten yol aldım. Başladı yemek yeme faslımız. Oturduk hamburger falan yiyoruz. Yaz mevsimi tabii, bir baktım İbram göt kadar şortlu kızları kesiyor.
Neye bakıyosun lan sen!!1!
diye böğürdüm. Çocuk şaşkına döndü diyemicem tabii alışkın benim böğürmelerime.
Kıza bakıyorum yaa, baksana ne kadar kısa giymiş 
dedi bir de pişkin pişkin. Kısa giymiş de sana mı giymiş bok çuvalı!
Hıı giymiş de kızın bacakları kalın çok kötü duruyo. Ay sandaletleri bok gibi. Saçlarına sıçayım..
diye başladım ezmeye. Böyle de kıskanç bir insanım işte. İbram da kafa sallıyo, evet bence de kalın bacakları falan diye. Ayakkabı dedim, saç dedim, sen bacağa mı takıldın böee insafsız! Yok karşı masadaki kızın götü bacağı derken yemeğimizi güç bela bitirdik. Aslında ben daha yerdim ama 1,5 saat geçince dayanamadı kalkalım dedi.

Bu yemek için sandalye masa bilmem ne (kısaca yemek yerleri diyorum) işte bunların olduğu yerde şöyle bir alet var:
hayvan gibi bir ekranda bir şeyler oluyor. Sen de oturuyorsun özel koltuğa, ekranda olanlara göre senin götün başın sallanıyo. Sonra bi tane de yolun ortasına televizyon gibi bişey koymuşlar. Sadece senin sallanan götün başını canlı canlı yayınlıyolar, ekranda ne var da bunlar şekilden şekile giriyorlar diye merak edenler, merak ettikleriyle kalıyor. Çünkü görünen tek şey sensin.

İbram dedi buna girelim hadiiii. Cıkıs cıkıs diyorum ama ben, bize bakıp gülecekler çünkü, sinir olurum öyle şeylere. Çocuğu tam tamına 20 dakika yalvarttım, sonunda tamam dedim. Ekranda korkutucu şeyler olan varmış, macera olan varmış bir de. Höyır hayatta binmem korkulu olana deyip restimi çektim. Çocuk da korktu tabii defolur giderim diye, zaten 20 dk ikna etmeye uğraşmış. Tamam dedi. En maceralı olan varmış, bi de boktan boktan kıytırıktan bişey varmış. Yok! Çok macera istemem dedim. Amaç, boktan olanına gidip göt baş sallanmadan, sallansa da korkmadan şööyle bir ne oluyor orda diye bakıp gelmek. Ama bu hayvan dedi ki Eö bi zevki kalmaz ki o zaman. Anlaşamayınca orada çalışan kadınlar, yazı tura yapmamızı önerdi. Vee maalesef ki o gün pek bir şanslı olan İbram kazandı. En maceralı olana girdik. Oda kapkaranlık, 3d gözlüklerimizi taktık, kemer mi bağladık ne yaptık hatırlamıyorum bekliyoruz başlamasını. Ben heyecanlıyım, ilk kez girmişim bu oyun  mudur ne boksaya. Neyse ekranda ar yu redi yazdı başladı. Kan bulanmış raylar var, lunaparkta gibiyiz işte. Hava sanki buz gibi gri renkte. Ama nasıl şiddetli bir ses var bilsen, bir yandan da rayın yönüne göre hareket ediyor koltuklar. Allam bir adrenalin patlaması oldu bende.
Lan İbram bu ne zaman biticek?
Daha yeni başladı kızım ne bitmesi. 4-5 dakikası var.
Ohaaaa. Bilsem gelmezdim niye önceden söylemiyosun lan hayvan, ağzına sıçayım senin ben.
Ben artık dayanamadım, başımı önüme eğip bakmamaya karar verdim. Sadece ses ve sarsılma yetiyor da artıyordu zaten. Alışveriş merkezinin "o" katından geçen herkesin, dev ekranlar sayesinde bizi görebildiğini söylemiş miydim? Neyse ben halimden memnunum falan derken durdu birden. Kafamı kaldırdım.
Ee hani daha çok vardı? Bitti işte? 


Kapı açıldı, görevli kadın başını uzattı. İyi olup olmadığımı sordu, iyi olduğumu söyledim. Bitti mi? dedim. Yoo sana bir şey oldu sandık ondan durdurduk. Şimdi baştan başlatıcaz demesin mi? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Kadın gitti, yeniden başladık. Tabii artık başımı öne eğme gibi bir saçmalık yapamazdım, mecbur gözümü kısıp izledim. Ama bir sorun ağzım durdu mu?

Bir saniye susmadan İbram'a söylenme-küfür karışımı şeyler söyledim. O da yetmezmiş gibi arada bir kolunu çimcikleyip dirseğimle kolunu deştim. Hatta bir ara tam yüzümüzü hedef alan kamerayı elimle gösterip al işte millet bizi izliyo götüyle gülüyo mutlu musun lan rezil oldum hayvan diye böğürdüm. Sonunda bitti. Bitti ama ben de bittim. Çıktık odadan, baktım girişte 2 tane bizim yaşıtımız çocuk. Ama gülmememek için kendilerini tutmaya çalışıyorlardı, daha fazla tutamayıp höyküre höyküre güleceklerini düşündüm bir an. Ama neyse ki öyle bir şey olmadı. 'Yemek yerleri' dediğim yerde insanlar(!) hiç gizlemeden sırıtıyorlar, ağızlar kulaklarda.

Ağzınızı yırtarım lan sizin adam olacaksınız böeaaaağ diye bağırıp çirkefleşesim geldi, her zamankinin aksine o gün güzel şekil alan saçlarımın hatırına sustum. Ne alaka bilmiyorum, zaten beynim dönmüş; sen hala alaka mı arıyorsun hıyar?!

21 Haziran 2012 Perşembe

Peri Kızı

Elbiseler denedim. Prenses ve deniz kızlarına aitti. Turkuaz ve pudra pembesiydi. Durmadı üstümde, uzun geldi, bol geldi, saçma geldi, çocuksu geldi. Kimse beğenmedi. 
Birini sevdim. Masallardan fırlamış değildi, gerçekçi de sayılmazdı. Entrikalarla dolu lise dizilerinden daha kalitesizdi. Uyduruk, saçma, inanması güçtü ama gerekliydi.
Bir arkadaş edindim. Alıngan ve nazikti. Dokunsan kırılacak ama ezdikçe eski haline dönecek, yara almayacak gibiydi. Her zamankinden daha çaresizceydi.

Sonra susmayı denedim. Az özenli, çok can acıtan bir şeydi. Düşüncelerimi duysunlar istemedim. Kimseye bahsetmedim. Ve biliyor musun? Bu hepsinden daha iyi geldi.

-

Yanına oturdu, saçları güzel kokuyordu. Ve güzel olan tek yeri saçlarıydı. İnsanlar nefret ediyordu. Birbirlerinden, ve geri kalan herkesten. Sebepsizdi. İnsanlar özlüyordu, ve hiçbiri dediklerinin aksine, bu duyguyu geçiştiremiyordu. İnsanlar aşık oluyordu, boktan hayatlarına renk katmak için. Yolda yanınızdan geçen, yüzüne bile bakmadığınız herhangi biri, bazılarının karmakarışık duyguların kaynağı oluyordu. Ve sizin karmaşık duygularınızın kaynağı, her gün yüzlerce insanın yanından geçip gidiyordu.

19 Haziran 2012 Salı

Ne boksunuz siz lan?

Kendimi tanıtacak bir yazı yazmaya karar vermiştim, biliyorum. Ama vazgeçtim, hayatımda hiçbir bok yok. Yalnızca 2 ay öncesine kadar fazla asosyal tiptim, 7 ay öncesine kadar hapishane görünümlü dağ başında bir okulda okuyordum. 
2. dönem okul değiştirdim ve yeni okulumu cidden sevdim. Ve küfretmeyi sevmeyen bir insan olarak söylüyorum ki, Zıbar'ı siktir ettim. 2 yıl önce çıktığım eski sevgilimdir kendisi. Onu çok sevmiş olduğumu kesinlikle inkar edemem ama dün ask.fm'inde gördüklerim gözlerimi faltaşı gibi açıp "oha yok artık" dememe sebep oldu. Tüm o aptal, umursamaz, popüler, havalı görünüşünün altındaki küçük gerzek çocuğu sevmiştim. Her zaman mutlu görünürdü ve insanları, mutlu olduğuna inandırmakta ustaydı ama ben onun nasıl hissettiğini her defasında anlardım. Ve bunu başaran çok az kişiden biriydim. Şu bir gerçek ki, onun hüzünlü yanını sevmiştim. Şimdi, 1 yıldır konuşmuyoruz ve aramızda geçen son diyalog:
"Ben, seni seviyorum"
"Ne diyeceğimi bilemiyorum.." 
idi. Ve tahmin ettiğiniz üzere zıbar, 2. cümlenin sahibiydi. O da beni severdi, hayvan gibi severdi hatta. 60 kişiyle çıkıp sadece birine aşık olmuştu, ve o "biri" de bendim. Anlatabildim mi?
Yeap.

Önceki 2 blogumu okuyor olsaydınız, neredeyse tüm yazılarımın içine zıbar'ın girdiğini fark ederdiniz. Bu defa öyle olmayacak. Belki bu, okuduğunuz son zıbar adı olabilir. Çünkü değişmeye karar verdim. İnsanlar sizden nefret eder ve sizi ezerken, siz bunları umursamayıp sürekli birilerini özlerseniz bir gün, ve bu yıllar sürerse eğer; Bir durup düşünün. Ne boksunuz siz lan? deyin onların gözlerinin içine bakarak. Ve insanları umursamamaya devam edin.

14 Haziran 2012 Perşembe

Bu bir selam yazısıdır

Bu açtığım 3. blog oldu. 70 takipçimi bırakıp, hiçbirine haber vermeden yeni blog açmamın sebebi, o göttenbacak uzuuun araştırmalar sonrası bunu da bulur diyeydi. Şimdi kimseye söylemeden -şirin baba hariç- bu blogumdan devam edeceğim yazmaya. En güzel yazılarımı orada bıraktım ve kendimi tekrar tanıtmam gerektiğini bilerek bu bloga başladım. Hayatımı kimsenin öğrenmesini istemiyorum. Acaba blog adresimi birine söyledi mi, söyleyecek mi diye tedirginlik içinde yazmayı geçtim, sıçtığım boka kadar öğrenen insanın, hayatımda bokum kadar değeri olmaması gibi bir durum vardı bir de•

 Bu "selam" yazısıydı. Tanıtım yazısı da gelecek ♠